23/01/2016
Bir saat hayal edersen,
Bir gün boyu düşün,
Bir ömür boyu uygula
Ama yaşamak gerek yaşamak
Hayal etmek ne güzel şey,
Düşünmek ise var olmak
Birer birer ve hep beraber,
Ama yaşamak gerek yaşamak
Aklın, yüreğin gücünü kullanmayan, kendini tanımayan toplumlar başka toplumların esiri olmaya mahkûmdurlar.
Yaşam kapalı bir yelpazedir, onu açmak gerekir. Dünya bu yelpazenin merkezinde karanlık bir küredir. Bu kürenin aydınlığa çıkması yelpazenin, karanlıklar kilidinin açılmasına bağlıdır. Karanlıklar kilidini açacak güç akıl gücüdür. Akıl gücü bilgi ve kültür gücünü, zaman gücünü, siyasi ve ekonomik gücü ve örgütlenme gücünü üretir. Ancak akıl gücünü harekete geçirecek olan güç odağı ise yürek gücüdür. Yürekte sevgi ve hoşgörü ile dostluk ve saygı paylaşılır.
Yürekteki inanç akıldaki düşünce ile birleşince ulaşılamayacak hedef yoktur ve yelpazenin kolları açılarak karanlıklar dünyasından beyazlar dünyasına, barış dünyasına geçilir. Barış dünyasını koruyup, geliştirecek olan da akıl ve yürek gücü arasındaki hızlı iletişim ve bütünleşmedir.
Aklımızda laik demokratik cumhuriyet ile insanlık, yüreğimizde vatan ve millet sevgisi vardır.
BİR BİLGE KİŞİ DER Kİ...
Sizlere erdemli ve bilge insan tarifini çok iyi yapan bir anekdot anlatmak istiyorum.
Küçük bir köyde çok bilgili ve yaşlı bir adam yaşarmış. Bilgeliği bütün diyarda ün salmış. Her soruya doğru cevap verir ve bütün deneyimlerini ve bildiklerini etrafına anlatır ve insanların sevgisini devamlı kazanırmış. Ancak onu çekemeyenler de varmış. Günün birinde 14-15 yaşlarında iki çocuk bu bilge ihtiyarın doğruyu bilememesi için kurnaz bir plan geliştirmişler. Ellerine bir küçücük kuş alacaklar ve yaşlı bilgeye, "avucumdaki bu kuş canlı mı, ölü mü?" diye soracaklarmış. Eğer ölü cevabı gelirse, canlı kuşu uçuracaklar, canlı cevabı gelirse avucunu sıkarak küçücük kuşu öldürecekler ve böylece ilk defa ihtiyarı yanıltacaklarmış. İhtiyara gitmişler ve soruyu sormuşlar. Nur yüzlü ihtiyar, her iki çocuğu da süzdükten sonra avucu kapalı çocuğa şunu söylemiş: Evlat demiş, kader senin elinde.
HİZMETLERE ULAŞMADA EŞİTLİK
Evet, çağımız seçme çağıdır ve biz medeni insanlar başka bir dünya kurmaya mecburuz.
"Yurttaşlık, toplumda yaşamak değil, toplumu değiştirmektir" diyen Augusto Boall'lerin tarafını seçiyoruz. Duyarlı insan, yalnızca topluma karşı sorumluluk taşımakla kalmaz, toplumu da sorumluluğa çeker.
Kentlerimizde ulaşım, sağlık, çevre, altyapı, barınma, ısınma, eğitim, kültür ve benzeri birçok konuda büyük sorunlar bulunmaktadır. Diğer yandan deprem, su baskını ve yangın gibi afetlere karşı hazırlıklı değildir.
Barınma, su, elektrik, iletişim, ısınma, sağlıklı çevre, gıda güvenliği, kültürel ve sanatsal etkinlikler; temel insan hakkıdır. Ve bütün insanların bu olanaklara eşit ve ücretsiz olarak ulaşma hakkı olmalıdır.
ENGELLİLERE YAŞAM ALANI
Ormanlar, yeşil alanlar, sahiller, içme suyu havzaları, rant ve para uğruna yok edilmekte, kamu arazileri elden kolayca ve ucuza çıkarılmakta, çevre kirliliği yaşamımızı her geçen gün daha fazla tehdit etmektedir.
Engelli yurttaşlarımız sadece oy isterken değil, kent planlamasının her aşamasında hatırlanmalı ve tüm planlamalar yapılırken engelli yurttaşlarımızın da topluma ve sosyal hayata katılabilmeleri sağlanmalıdır.
Su temini ve arıtımı, atık su hizmetleri, çöp ve temizlik hizmetleri, imar çalışmaları, ulaşım hizmetleri, kesintisiz ve sağlıklı enerji-doğalgaz temini, çevre sağlığı, zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor, sosyal hizmet ve yardım konuları kentsel hizmetlerin planlamasındaki çeşitliliğin önemli bileşenleridir.
DOĞAL ÇEVRENİN KORUNLASI
Kentte yaşayan tüm insanlara tüm hizmetlerin ayrım gözetmeksizin eşit sunulması en önemli konudur. Dışlanmayan kentli yaratmayı hedef almak, kentsel hizmet üretmede temel politika olmalıdır.
Bizler kentlerimizde var olan sorunların aşılması, sağlıklı kentsel çevrelerin üretilmesi ve kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesini öngörmekte; kent halkının ve meslek örgütlerinin demokratik katılımını ve denetimini sağlayacak bir anlayışın getirilmesini, öncelikli temel gerek olarak görmekteyiz.
Doğal çevrenin korunması ve kamu yararına değerlendirilmesi, yerel yönetimlerin görev ve sorumluluğu arasındadır. Yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi, hava kalitesi ve iklimine olumlu katkıda bulunan temel faktörlerdendir. Katı ve sıvı atıkların göl ve nehirlere boşaltılması, atıkların yakılması gibi geçici, kısa dönemli önlemler ve yaklaşımlar terk edilmelidir.
DEPREME HAZIRLIK
Yerel yönetimler, ülkenin büyük sorunlarından olan deprem tehlikesini göz ardı etmemeli; bu konu yerel yönetim programlarının öncelikler listesinde üst sıralarda yerini almalıdır. Kaçak yapılaşma ve güvenli olmaktan uzak binaların güçlendirilmesi çalışması için kaynak yaratılması, afete hazırlık gibi konu ve sorunlar yerel yönetimlerin programlarına girmelidir.
Ülkemiz sahip olduğu, jeolojik, topoğrafik ve meteorolojik koşulları nedeniyle, büyük can ve mal kayıplarına yol açan afet olayları ile sıkça karşılaşmaktadır. Ülkemizin % 96'sı deprem bölgesinde bulunmakta, nüfusumuzun % 98'i değişik derecelerde deprem tehlikesi altında yaşamaktadır. Son 58 yıl içerisinde depremlerde 58 bin 202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122 bin 96 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411 bin 465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Depremlerde her yıl ortalama bin üç yüz vatandaşımız ölmekte ve 7 bin 94 bina yıkılmaktadır. Bunun yanı sıra, kentsel ve kırsal yerleşim alanları sadece deprem değil aynı zamanda heyelan, su baskını, kaya düşmesi vb. tehlikelerin yarattığı zararlarla mücadele etmek zorundadır.
Özellikle 1999 depremleri Türkiye'ye bu gerçeği hatırlatmakla kalmamış, yapı denetim yasasından imar yasasına, mühendislik mimarlıkla ilgili yasalardan yerel yönetimleri düzenleyen yasalara kadar geniş bir yelpazede mevzuatın yeniden ele alınması, toplumsal hayatın depreme karşı düzenlenmesi zorunluluğunu açığa çıkartmıştır. Ertelenmeyecek bir başka konu da, her il için bina envanterinin çıkarılması ve deprem master planı hazırlanmasıdır. Sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentsel çevreler oluşturulması için, afet tehlike ve risklerini dikkate alan afete duyarlı planlama yaklaşımının geliştirilmesi ve yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu sağlanmalıdır. Afet riskinin, afet olmadan önce önlenmesi veya azaltılması, afet sonrası ise mağduriyetin en aza indirilmesini esas alan çağdaş bir afet yönetim sistemi kurulmalıdır.
SAĞLIK HİZMETLERİ
Yerel yönetimlerin bir görevi de 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 14'ncü maddesinin ‘b' bendi ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu'nun 7'nci maddesinin ‘v' bendi hükümlerinin verdiği yetkiyle; hastane, poliklinik, sağlık merkezleri gibi tesisler açmak suretiyle halkın temel sağlık hizmetlerini karşılamaktır. Yerel yönetimlerin, sağlık hizmetini bir kamu hizmeti olarak değerlendirip, bu çerçevede proje ve yatırımlara yönelmesi, var olanları genişletip geliştirmesi ve koruyucu sağlık hizmetleri vermesi, sosyal devlet anlayışının doğal sonucu olarak görülmelidir.
Mutlu ve müreffeh bir toplumda, çevremize saygılı, yaşanabilir kentlerde yaşamak ümidiyle sevgi ve saygılar sunarım.